9 Eylül 2013 Pazartesi

SU AYGIRI HAKKINDA BİLGİ


SU AYGIRI HAKKINDA BİLGİ

Su aygırı (Hippopotamus amphibius), Nil aygırı olarak da bilinir, su aygırıgiller (Hippopotamidae) familyasından çok büyük memeli bir otoburhayvan. Bu familyanın diğer türü ormanda yaşayan cüce su aygırı (Hexapotodon liberiensis) dır.

Bilimsel ismi olan Hippopotamus, yunanca ἱπποπόταμος -Nehiratı (ἵππος = hippos - At ve ποταμός = potamos - nehir) kelimesinin latince şeklidir. İsmine rağmen su aygırı, atlardan çok balinalara ve yunuslara daha yakın akrabadır . Nil aygırı adı, ilk su aygırlarının bugün alt kısımlarında artık türü kurutulmuş olan Nil kıyılarında keşfedilmiş olmasına dayanmaktadır.

Bir suaygırı kafatası. Su aygırlarının köpek dişleri 50 cm'ye dek uzayabilir.
Yetişkin bir su aygırının omuz yüksekliği 1.50 m, vücudu 4.50 m uzunluğundadır ki bundan, gövdeye basık kuyruk 50 cm pay alır. Su aygırı 2700 ile 4500 kg ağırlığındadır. Böylelikle gergedanlarla birlikte fillerdensonraki en büyük ikinci kara hayvanı konusunda rekabet halindedir. Bir su aygırı belli durumlarda saatte azami 48 km/sa. hıza ulaşabilir.
Su aygırının kafası çok büyük, geniş, basık, ve 450 kg'a kadar ulaşan ağırlıktadır. Kulaklar, gözler ve burun delikleri kafa profilinde oldukça yükselmiştir. Böylelikle hayvan su yüzeyinin alltında yüzer ya da dinlenirken, sadece bu organlar sudan yükselirler.
Su aygırlarının 44 dişi vardır. Her iki yanda da 3 kesici diş, bir köpek dişi, dört öğütücü azı ve üç azı dişi bulunur. Alt çenedeki kesici dişler hemen hemen domuzlardaki gibi yatay dururlar ve devasa bir tehdit oluştururlar. Yukarıdaki köpek dişlerine karşı işleyip, karşılıklı birbirlerini keskinleştirerek tehlikeli bir silah olurlar. İşte bu dişleri, yüksek hızı ve iri cüssesi sayesinde su aygırı Afrika'nın beş büyüklerindenbeşincisidir.
Kısa bacakları üzerindeki fıçı şeklindeki gövdesi hemen hemen çıplaktır. Gri-siyah deri rengi, deri çizgilerinde ve göz, kulak bölgesi çevresinde pembeleşir.
  DAĞILIMI,
Tarihi zamanlara kadar su aygırı, Afrika'da Sahara'nın güney kesimlerinin yanında, Nil bölgesinde ve 3500 yıl önce ortadan kalktığı Mezopotamyave Kuzeybatı Afrika'da da yaşamıştır. Ürdün Vadisi'nde daha 2000 yıl öncesine kadar bulunurdu. Bugün sadece, Afrika'da Sahara'nın güneyinde Aşağı Nil ve Kap bölgesi gibi geniş alanlarda yaşar ve Batı Afrika'nın geniş alanlarında kökü kurumuştur. Yavaş akan, kıyı şeridi ve kumsalı olan her büyüklükte akarsularda, ısısı 18 ve 35 °C aralığında sularda bulunur. Otlamak için, akarsuyun yakın çevresinde otluk bölgelere ihtiyaç duyar.
Aşağıdaki koruma alanlarında su aygırları gözlemlenebilirler: Ndumo, Krügerpark, Moremi Game Reserve, Chobe, Mana Pools, Kafue, Südluangwa, Upemba, Tsavo, Arusha, Manyarasee, Ngorongoro, Salonga, Ruwenzori, Virunga, Murchinson Şelaleleri, Kraliçe Elizabeth, Meru ve Massai Mara, Malavi Gölü, Malombe Gölü, Shire Nehri, Zambezi.
  YAŞAM TARZI
Su aygırları 20'ye kadar hayvandan oluşan sürüler halinde yaşarlar. Grupların su ve karada sabit olarak sınırlandırılmış egemenlik alanları vardır. Alanın işaretlenmesi, erkek tarafından dışkısını dairesel kuyruk hareketi ile fırlatamasıyla olur. Yaşlı erkekler bazen tek başlarına olsalar da alışılmış olan, gruba liderlik yapmasıdır. Gruplar, dişiler ve yavrular bazen de genç erkeklerden oluşur.
Erkekler birbirlerine karşı kontrol alanlarını sert şekilde savunurlar. Birbirleriyle rekabet eden erkekler, hatta ölümle de bitebilen ağır kavgalar yaparlar.
Su aygırları, suda bir hayata çok iyi uyum sağlamışlardır. Karada terleme suretiyle çok su kaybederken çok hızlı güneş yanığı olurlar. Suyun ve güneşin etkilerinden, uyarıldıklarında kuvvetli bir şekilde salgılanan pembe rengi sümüksü bir salgı ile korunurlar. Suyun altına sıkça burun deliklerinin üstüne kadar dalarlar. Bu delikler kapandığından, su aygırı rahatça 10 dakika su altında kalabilir. Su aygırları hayatlarını su içinde geçirselerde esasında kötü yüzücüdürler. Çoğunlukla akarsuyun zemininde yürür ya da kendilerini suya taşıtırlar.
Genelde geceleri karaya çıkarlar ve düzlüklerdeki otları yerler. Günlük bitki ihtiyacı 50 Kg tutar. Yavaş akan nehirlerin yakınında bulunan, yeşil düz çimleri hatırlatan alanlar, su aygırlarının otlak alanlarıdır. Bu otlaklara ulaşmak için yine de günlük beş ile on kilometrelik mesafeyi geride bırakırlar. Bu esnada gruplar düzgün patikalar oluşturur.
Aslan ve timsahlar genç su aygırlarına saldırsalar da, gençler yetişkinler tarafından korunduklarından ender olarak başarıya ulaşırlar.
İNSANLAR VE SU AYGIRILARI
Su aygırları, lezzetli etleri, fildişine benzer dişleri ya da sadece zevkine insanlar tarafından her zaman avlanmışlardır.
Su aygırı yaygın görüşün aksine barışçıl bir hayvan değildir. Afrika'da timsah ya da aslan gibi pek çok büyük hayvandan daha fazla ölüm vakasına sebep olur. Saldırı sırasında başını kafasını bir şahmerdan gibi kullanırken, 50 cm bulan köpek dişleri aynı şekilde tehlikeli silahlarıdır. Bunlar yetişkin bir timsahı bir ısırıkta ikiye ayırabilirler. Su aygırı kayıklara saldırmaktan da çekinmezken, küçük olanlarını ters-yüz edebilecek durumdadır.


GERGEDAN HAKKINDA BİLGİ

    

GERGEDAN HAKKINDA BİLGİ
Gergedan, gergedangiller (Rhinocerotidae) familyasından bugüne kadar soyunu sürdürebilmiş kara hayvanları içinde filden sonra en iri olan hayvantürü.
ÖZELLİKLERİ
Bugünkü gergedanların, üçü Asya'da, ikisi Afrika'da yaşayan beş türü vardır. Bunların hepsi iri yapılı, kısa ve kalın bacaklı hayvanlardır. Ayaklarında tek bir toynakla (geniş ve kalın tırnakla) çevrili üçer parmak bulunur. Kafaları iri ve ağır, kulakları geniş, ucu püsküllü olan kuyrukları ince ve oldukça kısadır. Son derece kalın olan derileri, kulaklarının tepesindeki tüy tutamları ile kuyruk püskülleri dışında tümüyle çıplaktır. Türleri ayıran en önemli fark burunlarının üstündeki boynuzların bir ya da iki tane olmasıdır. Asya'da yaşayan üç türden ikisi tek boynuzlu, öbür Asya türü ile iki Afrika gergedanı çift boynuzludur. İçlerinde en irisi olan Beyaz gergedanın ağırlığı beş tonu bulur. Gergedanların boynuzu öbür hayvanlarınki gibi kemiktendeğil, saçkıl ve tırnakların yapısındaki (keratin) denen lifsi bir proteinden oluşmuştur. Bazı Asya ülkelerinde bu boynuzların doğaüstü güçler taşıdığına inanılır.
DAVRANIŞ
Otçul hayvanlar olan gergedanlar genellikle tek başlarına ya da aile grupları hâlinde geniş otlaklarda, çalılık ve bataklık bölgelerde yaşarlar. YalnızSumatra gergedanı sık ormanlarda yaşar. Görme duyularının zayıf olmasına karşılık koku alma ve işitme duyguları çok gelişmiştir. Hayvanlar arasında kendilerinden daha güçlü düşmanları olmayan gergedanlar insanla karşılaştıklarında da genellikle kaçarlar.

Ama bazen kızgın bir erkeğin ya da yeni doğum yapmış bir dişinin alışık olmadığı bir koku ya da sesle uyarıldığında körlemesine saldırdığı olur. Gergedan bütün iriliğine karşın hiç de hantal bir hayvan değildir. Saatte 45 km hızla koşabilir ve bu körlemesine koşu sırasında koca gövdesinden hiç beklenmeyen bir çeviklikle bir anda yönünü değiştirebilir.
                                                    SOYUNUN TÜKENME RİSKİ VE AZALMA DURUMU
    Günümüzde yalnız 5 türü kalmış olan Gergedanın geçmişte, özellikle 19. ve 20. yüzyılda yapılan aşırı avlanma sonucunda türün büyük kısmı yok edildi. Öyle ki 1960'lı yıllarda 70.000 civarında olan siyah gergedan türünün [1], 20 yıllık bir süre içerisinde %96'sı tükenmiştir. Fakat 1995 yılında 2.410'a inmiş olan siyah gergedan sayısı , sonrasında alınan önlem ve avlanma yasaklanmaları ile son yıllarda tekrar yükselmiş ve 2007 rakamlarına göre 4.180'e ulaşmıştır.
                                                                        YAYILIŞ
At ve eşek gibi tek toynaklılardan olan bu memeli hayvan günümüzde yalnızca AfrikaHindistanMalezya ve Endonezya'da yaşar. Ama fosillerden anlaşıldığı kadarıyla tarih öncesi çağlardaAvrupa'da da gergedanlar varmış. Bu soyu tükenmiş türlerin daha soğuk olan Avrupa iklimine uyum sağlayabilmek üzere yumuşak tüylü bir postla örtünmüş olduğu da gene fosillerden anlaşılmaktadır.
Bugün doğada yabani yaşamlarını sürdüren gergedanların sayısı iyice azalmıştır. Bunun nedeni bir yandan insanların yerleşmesi sonucunda doğal yaşam alanlarının daralması, bir yandan da özellikle boynuzları için gergedanların kaçak olarak avlanmasıdır.
             

NEDEN HAYVANLAR VAR?

 


HAYVANLAR NEDEN VAR?



Sen bu dünya da neden varsan onlarda bu dünyada o sebebten vardır. kimileri bize hizmet etmek için var olduklarına inanıyor. kimileride doğa kanunları gereği ekolojik dengenin korunması geektiği için var olduğunu düşünüyor.
Hayvanlar da diğer bütün canlılar gibi Allah'ın yarattığı ekosistemin birer parçasıdır ve havanların hepsinin yaratılışında bizim bildiğimiz veya bilemediğimiz bir sebep vardır. Hiçbir şey sebepsiz yere yaratılmamıştır. Ancak insanın yaratılış gayesiyle hayvanların ki tamamen farklıdır. Hayvanlarda zeka vardır ama akıl ve iyiyi kötüden ayırabilecek irade yoktur. Hayvanlar Allah'ın ilham ettiği içgüdüleriyle hareket ederler. İnsan ise yaratılanların en şereflisidir ve Allah insana iyi ve kötüyü tercih etme iradesi vermiştir ve insan aklıyla doğruyu bulur. Dolayısıyla insanın Yaratıcısına karşı belli sorumlulukları vardır. Nimetleri, rızkı veren Allah'ın koyduğu kurallar çerçevesinde yaşamalıdır insan! 

8 Eylül 2013 Pazar

EN GÜZEL HAYVAN RESİMLER


EN GÜZEL HAYVAN RESİMLERİ
 

 
    

HAYVANLAR HAKKINDA İLGİNÇ BİLGİLER

  
Filler zıplamayan tek memelilerdir.
Yetişkin bir ayı, bir at kadar hızlı koşabilir.
2 bin 600 kurbağa cinsi vardır.
Bir sineğin, saatteki hızı 8 km’dir.
Yunuslar, gözleri açık uyurlar.
Sümüklüböceklerin dört tane burnu vardır. 
Bir devekuşunun gözü beyninden büyüktür.
İnek sütünün pH değeri 6’dir.
Bir timsahın gözlerinin arasındaki mesafe, ayaklarının büyüklüğüne eşittir.
Dalmaçyalilar gut olmayan tek köpek cinsidir.
Ayı inlerinin girişleri her zaman kuzeye bakar.
Bukalemunların dilleri, vücutlarından iki kat daha uzundur.
Kereviz yerken harcanan kalori, kerevizin içindeki kaloriden daha fazladır.
Hipopotamlar insandan daha hızlı koşarlar.
Meşe ağaçları elli yasına gelmeden meşe palamudu üretemezler.
Aslanlar bir günde 50 kez çiftleşebilirler.
Sadece dişi sivrisinekler ısırır.
Köpeklerin ter bezleri ayaklarındadır.
Larry Hagman (JR.)Dallas dizisinin setinde hiç kimsenin sigara içmesine izin vermezdi.
Salatalığın yüzde 96’si sudur.
Bir kilo limonda bir kilo çilekten daha fazla şeker vardır.
Peru’da hiç umumi tuvalet yoktur.
Timsahlar renk körüdür.
Yarim kilo bal yapabilmek için arılar iki milyondan fazla çiçekten bitki özü toplamak zorundadırlar.
Sadece dişi kanaryalar ötebilir.
Tarantulalar iki buçuk yıl yiyeceksiz yasayabilirler.
Havuca rengini karoten verir.
İnciler sirkede erir.
Zikir anmak, Allah’ı hatırlamak, her sözünde ve her işinde O’nun emirlerine uymak, yasakladıklarından sakınmak. (Bkz. Tasavvuf) Anma, anımsama, ezberleme, hatırlama. Söylenmesi tavsiye edilen hamd, sena ve dua için kullanılan sözler. Bazı alimler zikri, insana sevap kazandıran her türlü hareket olarak tarif etmişlerdir.
Yeni Zelanda’da yaşayan Kea adında bir cins papağan araba pencerlerinin etrafındaki kauçuk şeritleri yer!
Kaydedilen en uzun tavuk uçuşu 13 saniyedir
Dünyadaki beyaz karıncaların toplam ağırlığı insanlarin 10 katıdır.
Eşeklerin gözleri dört ayaklarını da görebilecek şekildedir.
Kedilerin her bir kulağında 32 adele vardır.
Kutup ayıları solaktır.
Zürafalar 35 cm. uzunlukta siyah bir dile sahiptirler.
Hayvanlar aleminde sadece domuzlar güneşten yanabilir.
Yeni Zelanda Güneybatı Pasifik Okyanusunda, iki büyük ada ve birçok küçük adalar üzerinde kurulmuş, 34°25’-47°17’ güney enlemleri ve 166°27’-178°35’ doğu boylamları arasında yer alan bir güney yarım küre ülkesi.
Baykuş, mavi rengi görebilen tek kuştur.
İnsanları parmak izinden, köpekleri ise burun izinden tanımak mümkündür.
Develerin üç tane kaşı vardır.
Kirpiler suyun üzerinde batmadan kalırlar.
Istakozların kanı mavi renktedir.
BAYKUŞ (Strix);

Alm. Eule(f), Fr. Hibou, İng. Owl. Familyası: Baykuşgiller (Strigidae). Yaşadığı yerler: Ağaç kovukları, harabeler, kuleler, terk edilmiş kuş yuvaları. Antarktika hariç dünyanın her yerinde. Özellikleri: Gece avlanan yırtıcı kuşlardır. Ömrü: 60-70 yıldır. Çeşitleri: Boyları 18-70 cm arasında değişen 123 kadar türü vardır. Bunlardan alaca baykuş, ak baykuş, cüce baykuş, puhu, kukumav, peçeli baykuş meşhurlarıdır.

Öne doğru yönelmiş Eski Mısır’da kediler kutsal hayvan sayılıyordu ve öldükleri zaman insanlar saygılarını göstermek için kaşlarını kazırlardı.
Mısırın ilk devirleri(4 binyıl-M.Ö.16. yy)
Mısır, eski dünyanın ilk siyasi birliğidir. Bu erken doğuşta raslantı dan çok olağanüstü şartların oluşturduğu bir yazgı vardır. Bu ülkenin siyasi, etnik manevi dayanıklılığı, sürekliliği bu oluşumu belgeler. Mısır imparatorlğuu, Asyanın büyük imparatorluklarından da, Roma İmparatorluğu’ndan da uzun ömürlü olmuştur.
Fil yavrusu, hortumuyla annesinin kuyruğuna tutunarak dolaşır. Sürü içindeki dişiler doğumlarını birbirlerine göre ayarlayıp sırayla doğum yapıyorlar.
Kuş örümceği sırtında 300 yavrusuyla gezer.
Keseli farenin yavruları annelerinin sırtına ısırarak tutunur.
Salyangozların 25 bine yakın dişi vardır.
Yılanlar duyamaz.
Zürafalar yüzemez.
Kediler şeker tadını ayırt edemez.
Timsahlar, dillerini dışarıya çıkaramazlar.
Kangurular, geriye doğru yürüyemez.
Kelebekler, ayakları ile tat alırlar.
Atlar, bir ay ayakta kalabilirler.
Fareler kusamaz.
Yılanlar duyamaz.
Kirpiler suda batmaz.
Sineklerin 5 tane gözü vardır.
Develerin 3 tane kaşı vardır.
Bir sineğin hızı saatte 8 km.dir.
İstakozların kanı mavi renktedir.
Kelebekler ayaklarıyla tat alırlar.
Sığırların 4 tane midesi vardır.
Kangurular geri-geri yürüyemezler.
Atlar 1 ay kadar ayakta kalabilirler.
Zebralar beyaz üzerine siyah çizgilidir.
Baykuş mavi rengi görebilen tek kuştur.
Deniz kobrası dünyanın en zehirli yılanıdır.
Bir karıncanın koku alma yeteneği en az bir köpeğinki kadar gelişmiştir.
Kediler şeker tadını ayırt edemezler.
Bir devekuşunun gözü beyninden büyüktür.
Deve deniz suyu içebileceği gibi bir defada 250 litre su da içebilir.
Karınca kendi ağırlığının 50 katını taşıyabilir.
Çekirgenin kulağı dizindedir.
Avusturalya’da yaşayan Rheobatrachus Silus türü kurbağalar yavrularını midelerinde büyütür.
Zürafanın kalbi 350 mmHg.’lik bir basınçla kan pompalayacak kadar güçlüdür.
Bir pire kendi vücut yüksekliğinin 100 katından fazla yükseğe sıçrayabilir.
Öte yandan pirelerin kan damarları yoktur. Vücudun iç kısmı tümüyle, berrak akıcı bir kanın içinde yüzer.
Bazı yılanların 0.028 gramlık zehiri, 125.000 fareyi öldürecek kadar güçlüdür.
Yılanların çene kemiği olmadıgından ağızlarını diledikleri kadar çok açabilmektedirler.
İnsan vücudunun radyasyona direci 600 rads dolayındadır.Oysa akreplerde bu direnç 40-150 bin rads’a kadar yükseliyor.
Bukalemun dili kendi uzunluğunun 1,5 katı mesafeye kadar ulaşır.


ASLAN HAKKINDA BİLGİLER

     

       ASLAN HAKKINDA BİLGİ

    Aslan ya da Arslan (Panthera leo), kedigiller (Felidae) ailesinden etçil süper yırtıcı memeli bir hayvan türüdür.

ÖZELLİKLERİ

Afrika aslanı, dünyanın en büyük dört kedisinden (kaplan, aslan, jaguar, leopar) biridir. Erkek Afrika aslanı ortalama 200 kg'dır. Kaydedilmiş en ağır aslan 1970 yılında İngiltere'deki Colchester Zoo adlı hayvanat bahçesindeki Simba adlı aslandır. Ağırlığı 435 kg olarak kaydedilmiştir. Dişiler ise bunun neredeyse yarısı kadardır. Postu kahverengimsi sarıdır. Erkeğin yelesi kahverengimsi sarıdan siyaha kadar değişir. Geniş alınlı, güçlü çeneli, uzayıp çekilebilen tırnaklı, sarımtırak kısa ve yatık tüylüdür. Kuyruğunun ucu püsküllüdür. Erkek aslanın başının etrafı uzun ve güzel bir yele ile süslüdür. Omuzlarının üzerine kadar dağılan bu perçem, kızdığı zaman kabarır. Pençelerinin büyük olması, yere sağlam basmasını sağlar. Aslanlar birbirleriyle bölgeleri için kavga eder. Genellikle bu ölümle sonuçlanabilir. Aslanların pençeleri ve dişleri çok keskindir. Bir insanı bir vuruşta öldürebilir veya yaralayabilir. Genellikle Afrika kıtasında yaşamlarını sürdürürler.Aslanlar dünya üzerinde yaşayan kedi türleri içinde en sosyal cinstir. Diğer tüm kedi cinsleri antisosyal olup yalnız yaşamayı tercih ederken aslanlar büyük gruplar oluşturan tek kedi cinsidir. Grup oluşturmalarının en büyük sebebi kendilerinden çok hızlı olan avlarını grupsal pusu kurarak yakalamak olduğu bazı bilim dünyasınca öne sürülmektedir.

YAYILIMI

Yaklaşık 10 bin yıl önce aslanlar Kuzey AmerikaGüney AmerikaAvrupaAsya ve Afrika olmak üzere 5 kıtada yaygın haldeydiler. Bugün iseAmerika kıtasının tamamında, Asya kıtasının Hindistan hariç her yerinde, Avrupa’nın tamamında ve Afrika kıtasının bir bölümünde nesilleri tamamen tükenmiş halde. Bugün Afrika aslanı alt türü, aslan türünün en kalabalık ırkını teşkil ediyor. Vahşi doğada Afrika aslanı, sadece Afrikakıtasının bazı bölümlerinde bulunur. Sahra Çölü’nün güney bölgelerinde, Orta Afrika’nın yaklaşık yarısında, Doğu Afrika’da ve Güney Afrika’nın küçük bir bölümünde yaşamaktadır.

AVLANMA

Savunmada ve av sırasında birleşen aslanlar, avlarını kovalar ya da pusuya düşürür. Genellikle gece avlanırlar. Av esnasında genellikle kükremezler. Fakat avı kovalarken birbirleriyle bağlantıyı sürdürmek için homurdandıkları olur.Buldukları taktirde leş yemekten de geri durmazlar. Aslanlarda av paylaşımı hiyerarşik bir düzende olur. Avdan ilk olarak yararlanma ayrıcalığı erkek aslandadır fakat sürünün erkek aslanı av mahalinde mevcudiyet gösterene kadar avı yere düşüren dişiler öncelikli faydalanır. Avlanan hayvan antilop ya da bufalo yavrusu gibi küçük veya ortaboy av ise avlanma esnasında takımdan ayrı düşmüş daha yaşlı aslanların avın düşürüldüğü noktaya daha çabuk ulaşan diğerlerinin sırasını bekledikleri gözlemlenmiştir. Ortalama bir Afrika aslanının hızı saatte 55 km’yi bulabilir. Ancak bu hızını yalnızca kısa bir süre devam ettirebilir. Hız almadan 2 m yüksekliğe zıplayıp, 8 metre uzaklığa atlayabilir. Erkek aslanlar dişilerden daha ağırdır.
  ÜREME
Afrika Aslanları 2 yaşında çiftleşmeye başlarlar. Fakat tam olgunluğa 5 yaşında erişir. Erkekler poligamdır, yani birden fazla eşleri vardır. Çiftleşme sırasında ve öncesinde erkek sürekli kükrer. İşe karışan erkeklerle kavga edebilir. Gebelik süresi 105-112 gün arasında değişir. Dişi bir doğuruşunda 2-5 arası yavru dünyaya getirir. Yeni doğan yavrular kördür. Ayrıca kürkleri de beneklidir. Gözleri doğumdan 6 gün sonra açılır. Dişi, 3 aylıkken yavruları sütten keser ve onları avlanma dersleri vermeye başlar. Bir yaşındaki yavrular bunu kendileri başarırlar. Yavrular arasındaki ölüm oranı fazladır. Bunun nedeni yavruların en son beslenmesidir. Bu yüzden yavrularda vitamin eksikliği görülür. Fakat bu doğal bir nüfus kontrol yöntemidir. Böyle durumlarda da dişiler yavruları ölümden kurtarmak için avlanır ve önce yavrularını beslerler. ve sonra kendilerinden ayrılana dek yavrularına bakarlar.....
  YAŞAM ŞEKLİ
Afrika aslanı, fundalarda, gövde yaparak onları sıcaktan koruyan ağaçların olduğu yerlerde, sazlıklarda yaşarlar. Açık toprakları severler. Kedigiller familyasının tek sosyal türüdürler. Sayısı 20 kadar olan sürüler halinde yaşarlar. Çok büyük sürüler 30 üyeyi barındırabilir. Grubu bir erkek aslan ya da birden fazla erkeğin oluşturduğu bir koalisyon yönetir. Genelde geceleri aktiftirler. Gündüzleri ise tembel bir kediden farkları yoktur. Gölgelik yerlere uzanır ve serinlemeye çalışırlar. Afrika'da Serengeti Milli Parkındaki aslanlar günde 20  saat uyur. Bir aslanın ömrü genellikle 20-25 yıl arasında değişir. İyi şartlarda yaşayan ve beslenen bir aslan 30 yıl yaşayabilir
  DÜŞMANLARI
Aslanların doğal düşmanı azdır. Av esnasında zebralar sert bir çifte atarak aslanın dişlerini, kemiklerini kırabilirler. Bu durumda aslan sakat kalabilir, küçük kemirgenlerle beslenmek zorunda kalır. Ayrıca gnubeyaz antilopafrika mandası gibi güçlü boynuzları olan avlarından ağır bir boynuz yarası alabilirler. Bu yara onları doğrudan öldürebilir ya da enfeksiyon kapmalarına neden olur. Yani her iki durumda da aslanın hayatı tehlikeye girer. Ya da avlarını almak isteyen benekli sırtlanlar onlar için tehlike arz edebilir. Ayrıca bazen ağaca tırmanan bir aslan inerken sivri dallara takılarak can verebilir. Hayati tehlike arzeden insanlar ve timsahlar olmak üzere sadece iki doğal düşmanı bulunur. Timsahlar sudan uzak düşürüldüklerinde aslanların kolaylıkla altedebileceği hasımlarıdır. . Aslanların insan ile ilişkisi ise aslanlar için çok daha kritik bir seyir izlemektedir. Daha iki yüzyıl önce Anadolu'dan Hindistan yarımadasına kadar geniş alanlarda bulunan Asya aslanı bugün sadece Hindistan yarımadasında Hindistan devletinin koruması altına alınmış bir bölge içerisinde varlığını sürdürmektedir. Afrika aslanı korumaya alınmış bir tür olmasına karşın günümüzde Afrika aslanı için en büyük tehlike insanlarca avlanması değil, yaşam alanının insan tarafından bozulmasıdır.